10 Mart 2019 Pazar

SÜMERLERİN İNANCI




             Solda Güneş,ortada Balık,sağda hilal.

Sümer, Sümerliler, M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Güney Irak'ta (Mezopotamya) yerleşik olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölge ve medeniyet. Mezopotamya'da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerliler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya'da Sümerlilerde ortaya çıkmıştır.
"Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlilerde rastlanır.

SÜMER DİNİ

Sumer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onlann da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer, Gök, Hava, Su Tanrılan yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı.

Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aym zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralannda bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sumerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.

Tanrıları insan şeklinde algılamalan, Tanrıları şehirlerin dışında evren ve doğa Tanrısı olarak geliştirmeleri ve onlan uyumlu bir sistem içine almalan, Sumerlilerin önemli ruhsal başanları olarak kabul edilmektedir. Tanrılar yalnız evrende değil, insanlarm yaşamına da girerler. Örneğin, yorulmak bilmeden gezen Güneş Tanrısı Utu, her şeyi görür, adaleti korur, insanlara yardım eder, ciğer falı bakanlann piridir. Bilgelik ve Su Tanrısı Enki, insanlann ve sihirbazlarm koruyucusudur. Venüs yıldızını simgeleyen Tanrıça İnanna, âşıklann ve savaşçılann koruyucusudur (10).

Sumer'de Tanrılar istediklerini yapar; onlar, insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilir. Bu, kurban edilen hayvanlann karaciğerlerindeki işaretlere göre anlaşılır. Bu işaretlerin ne olduğu, neyi anlattığı, bu hususta yazılmış kataloglarda bulunur; rahipler ona göre onlan yorumlar. 
Ayrıca rüya ile de Tanrı istediğini bildirir. Tanrının yapılacak bir işi uygun görüp görmediğini anlamak isteyen; mabede gider, kurban keser, dua eder ve uykuya yatar. Gördüğü rüyanın olumlu veya olumsuz olduğunu da ancak rahip yorumlar.

Sumerliler, bu Tanrılar dünyası üzerine pek çok efsane geliştirmişler; şiirler yazmış, ilahiler bestelemiş, törenler düzenlemiş ve bütün bunlar yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaşmasını sağlamışlardır. 

Sumer'de Tanrı kızmaya görsün, kendi ülkesi bile olsa yakıp yıktırır. Sumer Tanrılannın babası Tanrı Enlil, Akad krallarının yaptıklarına kızarak gözlerini dağlara çeviriyor ve oradan barbar ve vahşi Gutileri çekirge sürüleri gibi getirterek Agade'yi ve hemen hemen bütün Sumer'i kırıp geçirtiyor. (S.N. Kramer, The Sumerians, s.66.) 

Sumer'de Tanrı Enlil, Tanrılar meclisinde Ur şehrinin yıkılmasma karar vermiştir. Şehrin Tanrısı buna ne kadar üzülse elinden bir şey gelmez. Gelen ordular Tanrının dünyadaki araçlarıdır.

Sumer'de krallann nasıl sarayları varsa Tanrıların da öyle evleri olmalıydı. Bunun için "Tanrı evi" adı altında görkemli tapınaklar, yanlarında Tanrılarla insanlan yaklaştırdığı düşünülen basamaklı kuleler yapılmıştı.

Tecavüz, Sumer efsanesine bile konu olmuş. Tanrı Enlil, Tanrılann başı olduğu halde, evlenmeden önce karısını aldatarak zorla tecavüz ettiği için Tanrılar meclisince yeraltı dünyasına sürülmüş (18). 


Sumer'de tecavüz de fena sayılmış. "Hür bir adamın kızı yolda tecavüze uğrarsa; anne, babası onun sokakta olduğunu bilmemişlerse, kız onlara 'tecavüze uğradım' derse, anne, baba onu zorla erkeğe karı olarak verecekler." (The Ancient Near East, Supplementary Texts and pictures Relating to old Testament, Editted by James B. Pritchard, Princton, 1969, s.89, 90.)

"Eğer bir adam kız olan nişanlanmamış bir genç kadınla yatarsa ve onları bulurlarsa, adam genç kadının babasına 50 şekel (şekel Sumerlilerden Akadcaya geçen bir ağırlık ölçüsü birimi) gümüş verecek ve kadın onun karısı olacak."

Eğer adam, nişanlı bir kızla şehirde yatarsa her ikisi de taşlanarak öldürülüyor. 

Taşlanma cezası Sumerlilerin eski çağlarında varmış. Fakat değişik bir nedenden İÖ 2200'lerde Lagaş Kralı Urukagina tarafından yapılmış sosyal reform metninde, geçmiş zamanlarda olduğu gibi iki koca almaya kalkan kadınlar(zina yapan kadınlar) ve hırsızlann; bu fena hareketleri yazılı taşlarla taşlanacakları bildirilmektedir (l6). Daha sonra yazılan kanunlarda bu taşlanma konusu bulunmuyor.

Sumer'de sosyal adaleti koruyan Tanrıça, senede bir kere insanlan iyi veya fena hareketlerinden dolayı yargılar, kötüleri cezalandırır.

Sumer Tanrılannın esas adlarından başka, niteliklerine göre diğer adları da vardı. Babilliler bu adlardan 50'sini yeni yarattıkları Tanrı Marduk'a vermişlerdir.

Sumerlilere göre ölüler, "kur" adlı karanlık, dönüşü olmayan bir yeraltı dünyasına gidiyorlar.Sumerlilere göre burada tekrar dirilme yok.Fakat yeraltı dünyası, Tanrıları, rahipleri, ölenlerin gölgeleriyle (ruhları)oldukça hareketli bir yer. Buradan bazı özel durumlarda gölgeler yeryüzüne çıkabiliyor. Gılgamış'ın çağrısı üzerine arkadaşı Enkidu'nun gölgesi çıkarak iki arkadaş konuşuyorlar.

Sumer dininde yeraltındaki ölülerin ruhları için yiyecek ve kurbanlar sunulmazsa, onlar yeryüzüne çıkarak insanlara rahatsızlık veriyorlar. Ölenlerin arkasından çok fazla ağlayıp sızlanmak onları sıkıyor.

Sumerliler, kendilerinin, Tanrılar tarafindan seçilmiş üstün bir halk olduğunu yazmışlar.Tevrar'ta Yahve, İsrailoğullarını üstün bir kavim yapmıştı. Tevrat Tesniye 14:6; 

Sumerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı.

Sumerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç, 7 kapı gibi.Sumer yeraltı dünyasının da 7 kapısı bulunuyor.

Sumerliler,Tanrılarını sevindirmek, onlardan bir istekte bulunmak, hastalıklardan kurtulmak için veya yaptıkları adaklara karşılık kurban kestirirlerdi. Bu kurbanlar sakatsız ve hastalıksız olmalı ve kurban sahibi vücutça temizlenmeliydi. Kurbanlar, rahipler tarafindan özel dualarla kesilirdi. Kurbanın sağ kalçası ve iç organlan Tanrıya takdim edilir, gerisi etrafta olanlara dağıtılırdı.

Sumer'de Erhanedan devrinde Ur Kral mezarlanna göre, Kral ve Kraliçeler askerleri ve etrafındakilerle birlikte gömülürdü.Fakat metinlerde her türlü kurban yazılmasına karşı insan kurbanı yok. Buna mukabil İsrail'de, Yunan'da insan kurbanı yapılmış. (Cyrus Gordon, The Common Background of Greek and Hebrew Civilization, New York, 1966, s.225.) İbranilerde ölü veya dirileri kıvandırmak veya şahıslann sağlığını korumak için Tanrı ile bir tür anlaşma olarak insan kurbanı yapılmış. (Tevrat, Sauel N 21: 6-9; Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s.142.)

Sumerlilerde, okul tabletlerine göre 6 gün çalışma,7. gün dinlenme var. Bu Yahudilere Sabbat olarak geçmiş. On emirde "Sabbat'ı düşün, onu kutsal gün olarak gör!" deniyor. 6 gün çalıştıktan sonra, yedinci gün Tanrıya adanmış bir dinlenme günü oluyor.

Yahudilere göre Tanrı 6 günde dünyayı yaratıp yedinci gün dinlenmiş. Bu günün cumartesi olması da Babillilerden geçmiş. Babilliler her ayın 7.gününde (Şapatu) bir kutlama yaparlardı. Bu üzgünlüğü ve nefis terbiyesini ifade eden ve Satürn gezegenine adanmış bir gündü (İngilizce'de Saturday, Satürn gezegeninden gelen bir gün adı, yani Cumartesi). Satürn kötü güçlerin temsilcisi idi. Yahudiler bu günün anlamını değiştirerek onu neşeli bir hale koymuşlardır. Onlar Cumartesi gününü Tanrı'ya dua ederek, kitaplar okuyarak çeşitli eğlencelerle geçirirler ve en ufak bir işe el sürmezler.


Sumer yazarlarına ve ilahiyatçılarına göre her insanın ve ailenin bir şahsi Tanrı'sı veya Tanrısal baba yerine geçen iyi bir meleği vardı. Bu,bir fal, bir rüya veya görünen Tanrı ile bir anlaşma yapılarak belirlenirdi.Bunun görevi,Baştanrılardan,ait olduğu kimse için sağlıklı ve uzun ömür dilemek ve onun isteklerini Tanrılar meclisine iletmek.

Sumer Tanrılarının gökte toplandıkları Duku adında bir yerleri var.

Sumer'de Tanrı sadece bir kez duvar arkasından konuşuyor (Bilgelik Tanrısı Enki, Tufanın olacağını, Nuh'un karşılığı olan Ziusudra'ya duvar arkasından söylemiş). Tanrılar insanlara yapacakları işleri rüyalarda bildiriyor. Bunlardan başka fal ve kehanet yoluyla insanlar, Tanrıların isteğini öğreniyorlar.


Sumer'de rüyalar Tanrı bildirisi olarak yorumlanıyor.Aynı şekilde Sumer Kralı Urzababa'nın yanında çalışan Sargon, gördüğü rüyayı Krala söyleyince, Kral "Benim yerime kral olacak" korkusuyla Sargon'u öldürmek istiyor. (Jerrold S. Cooper, Sargon and Joseph, Dream Come True, Biblical and Related Studies, Presented to Samuel Iwry, Indiana, s.33-35.)

Sumer mabet ve saraylarının yapılışında izlenen yol, bunlar hakkında yazılan ilahilerde belirtilmiş.Yapıya başlamak için önce Tanrının önermesi gerek. Bu da genellikle rüyada bildiriliyor. Bundan sonra yapı malzemesi ve sanatkârlar toplamyor. Yapıya başlamadan ve bittikten sonra temizlik törenleri yapılıyor. Bu yapıların görkemliliği övülüyor, adanma hikâyesi anlatılıyor. Bazı ilahilerde yapıyı yaptıran Tanrı tarafindan kutsanmak suretiyle ödüllendiriliyor(23)


Sumer Tanrı evleri hangi Tanrı için yapılmış ise o Tanrının ve ailesinin heykelleri içine konurdu.


Sumerlilerde rahibeler tapınaklara Tanrının gelini olarak çeyizleriyle girerlerdi. Sumer törenlerinde Tanrı heykellerinin gezdirilmesi.

Hıristiyanlıkta olduğu gibi Sumer'de de günah çıkaran rahipler vardı, bunlar kırmızı elbise giyerlerdi. 



Sosyal adaletin Tanrıçası Nanşe nin nasıl bir Tanrıça olduğunu ve insanlarda beğenmediği hareketler nelerdir; aşağıdaki dizeler anlatıyor:

Öksüzlen bilen, dullan bilen, /İnsanın insana yaptığı zulmü bilen, /Öksüzlerin annesidir O. /Nanşe dullan koruyan,/Fakirlere haktanır olan,/Sıığınanlara kucak açan,/Güçsüzlere barınak bulan kraliçedir o.
Beğenmedikleri:

Kanunsuz yolda gezen,/Geçerli olan gelenekleri aşan, anlaşmaları bozan, /Fena yerlere beğenerek bakan,/Büyük ağırlık ölçüsü yerine küçüğünü koyan,/Uzun ölçü yerine kısasını kullanan,/Kendine ait olmayanı yiyip de "yedim" demeyen/İçip de "içtim" demeyen/İnsanlar fena kimseler Tanrıça Nanşe için. 

http://www.enfal.de/dinlertarihi/dinler%20tarihi/dinler2/Sumer%20Dini/1.htm

Efsane sahne kazınmış mühür-silindir...

Anzu efsanesi sahne kazınmış mühür-silindir. 
Tanrı Ea, bir tahta oturdu ve kahraman bir sidekick tarafından korunan,suların akışı ve küçük balık bir vazoyu tutar. Onun önünde, iki kafa,İsimud, Tanrı adam, Anzu, başka bir Tanrı tarafından seçilmiş kuşu mevcut. 

Alanında, hilal ve yıldız. Kabuk Columella. Hafif aşınma ve yıpranma. 
Aynı efsaneyi anlatan Mezopotamya, 
diğer foklar İçin Akkad, ac 2350-2200 av J.-C. H. 4,6 cm 
Zaman silindirli motor, 3200 AO Louvre, British Museum BM 103317 bakın. 

Birçok Mezopotamya kabuk silindir mühür Anzu efsanesi tasvir ettin. 
İçinde 1.8 Akad Dönemi, ac 2350-2200 M. Ö. heigh.


http://www.binocheetgiquello.com/html/fiche.jsp?id=2404629&np=4&lng=fr&npp=20&ordre=1&aff=2&r=



SÜMERLERİN İNANCINDA KANATLI BOYNUZLU AT. ATTAN ÇOK TEK BOYNUZLU KANATLI ÖKÜZE BENZİYOR.

https://melusinefee.wordpress.com/2013/03/05/de-sumrien-on-retrouve-serpent-et-cette-an-ne/




Zerdüşt dinindeki cennet cehennem hakkındaki bilgi.


En Eski İnançlardan Biri Olan Zerdüştlük ve Zerdüşt Hakkında 9 Bilgi

Kültürü, sanatı ve gelenekleriyle çok köklü bir geçmişi olan İran, Zerdüşt ve onun öğretisi Zerdüştlük’e de ev sahipliği yapmıştır. Zerdüşt’e atfedilen pek çok özellik İran’da edebiyatı geliştirdiği gibi, Nietzsche, Voltaire gibi yazarlar da Zerdüşt’ten etkilenmiştir. Üç büyük semavi dindeki cennet – cehennem, kıyamet, melek ve şeytan gibi kavramlara sahip olan Zerdüştlük’ün hala saklı kalan yerleri var.

1. Zerdüşt kimdir?


Zerdüştlük dininin kurucusu Zerdüşt ya da Zarathustra, Antik Pers, yani günümüz İran ve çevre bölgelerinde yaşamış bir bilge ya da peygamberdi. Zerdüşt’ün eski İran’ın tanınmış ailelerinden Spitama’ya mensup olduğu, babasının Pourushaspa, annesinin de Dughova olduğu söylenmektedir. Yaşadığı tarihle ilgili olaraksa ayrı teoriler bulunur. En yaygın olanı milattan önce 660 yılında doğduğudur. İkinci teori M.Ö. 1768, üçüncüsü ise M.Ö. 6600 yılında doğduğudur. Bu dini şahsiyetin öğretileri, Zerdüştlük adlı dini bir hareketin temeli haline gelir. Anlatılar, Zerdüşt’ün yirmi yaşında on yıllık bir inzivaya çekildiği, bu zaman zarfında doğayı, dünyayı, iyilik ve kötülüğü, tanrıyı düşünüp irdelediği ve Zerdüştlük’ü de bunların temeline kurduğunu belirtir.
O güne değin, İran bölgesinde çok tanrılı bir dinî yaşam vardı. Zerdüşt ise Eski İran’a tek ve aşkın bir varlığın olduğunu gösterir. Tanrı Ahura Mazda’ya ibadet, onun meleklerine saygı, iyilik gibi kavramlar Zerdüştlük’ün temelini oluşturur. Bu inanç sistemi, maddi ve manevi kötülüklerden arınmak gerektiği, insanın dünya amacının bu olması gerektiğini vurgular. Zerdüştlük, tek tanrılı bir dinden bahsettiği için Zerdüştü’ü bir peygamber olarak görenler de vardır. Bunun yanında; şaman, derviş olarak da görmüşlerdir. İran’ı önemli derecede etkileyen Zerdüştlük; cennet ve cehennemden, ahiretten, kişinin bu dünyada yaptıklarından ötürü sorgulanacağı bir başka dünya olduğundan bahseder.

3. Kutsal kitap Avesta



Avesta, eski İran dili Pehlevice ile yazılıp zamanla güncel İran Farsçasına çevrilir. Zerdüşt’ün yirmi yaşında ailesine karşı gelip onlardan ayrılması ve neticede inzivaya çekilmesi, insana dair pek çok kavramı uzun yıllar düşünmesi, sonunda onu Tanrı Ahura Mazda’ya yakınlaştırır. Bu inancın kutsal kitabı olan Avesta bunun sonucunda, Zerdüşt’ün yazdığı ve ‘’Gatalar’’ denen dörtlüklerden meydana gelir. Aveta, Zerdüştlük’ün temellerini anlatan belge niteliğindedir. Avesta 21 ciltten oluşmasına rağmen, İskender’in işgali sonrası 17’si yok olur ve yalnızca 4 kitap kalır.

4. Zerdüştlükün temelleri



Dünyanın en eski itikatlarından olan Zerdüştlük, temelinde iyi ile kötünün çatışmasına dayanır. İyi olan her şey Tanrı Ahura Mazda ile ilişkilendirilirken kötünün sembolü de Ahriman’dır. İkisi arasında ve insanlar üzerinden giden iyi kötü savaşımı, hesap günü geldiğinde Ahura Mazda’nın galibiyeti ile son bulacaktır. O zamana dek yaşayan herkesin iyiliğin safında olması gerekir. Zerdüştlük, tek tanrılı bir inanç sistemi olarak ortaya çıksa da geçen uzun zamanlar onun düalist bir yaklaşıma evrilmesine sebep olur.

5. Önemli görülen erdemler



Zerdüştlük inancındaki önemli değerlerin başında kadın – erkek eşitliği gelir. Zerdüşt inancının yaygın olduğu bölgelerde tek eşliliğin arttığı ve çok eşliliğin azaldığı görülür. İnsanlara iyiliğin safında toplanmalarını öğütleyen bu inanç sistemi; yoksullara cömert olma, tembel olmayıp bir üretimde bulunma, güleç ve misafirperver olma gibi değerleri esas alır. Köpek ve kedi temiz hayvanlar sayıldığı için kesilmesi, öldürülmesi gibi her türlü zarar günah sayılır. Avesta’da belirtildiği üzere; şarkı ve şiir de Zerdüştlükte önemli bir yere sahiptir.

6. Zerdüştlükte ateşin önemi



Zerdüştlükte ateş kutsal sayılır ve ‘’Kral’’ gibi yakıştırmalarla anılır. Özel bir dinî yere sahip olan ateşe saygı gösterilmesi gerekir. Din adamları da ibadet ve ritüeller esnasında ateşin kirlenmemesi için eldiven giyer ve ağızlarını bir mendil ile kaparlar. Ateşe gösterilen bu saygı gereği zaman içerisinde Zerdüştlerin ateşe tapanlar olduğunu düşünülür. Oysa kaynaklara göre ateşin yalnızca, Tanrı Ahura Mazda’yı simgelemesidir.

7. İbadet esasları



Zerdüştlükte yıllık ve günlük ibadetler vardır. Günün belirli zamanlarında dualar okunur. Yıllık ibadetler ise dinî bayram, ritüel ve özel günlerde uygulanması gereken ibadetlerdir. Bayramlar Maidhyoi-zaremaya (İlkbahar ortası), Paitishahya (Hasta bayramı) gibi isimlere sahiptir.

8. Zerdüşt’ün yazdığı gatalar



Zerdüştlükün kutsal kitabı olan Avesta’da Zerdüşt’ün yazdığı bölümler ‘’Gatalar’’ adıyla bilinir. Gata, eski bir Hintçe kelimedir ve ‘’şiir söylemek, şarkı okumak’’ anlamlarına gelir. Gatalar, on yedi pareden meydana gelir. Çeşitli dinî bilgilerin yanında Zerdüşt’ün tanrıya yazdığı şiirleri içerir.


Zerdüşt’ün Avesta’da tanrıya seslendiği ve Gatalar olarak bilinen bölümden bir örnekle bir somutlaştırma yapalım: “Ey Mazda, ne zaman insanlar aydınlığı görecek doğruluk kapısına koşacaklar? Ne zaman hikmetli sözlerinle murada erdirirsin onları? Ne zaman temiz huylu kimseler yardıma koşar? Umutluyum, sevinç ve sabırla beklerim bana nasip edeceğini.”
https://listelist.com/zerdustluk-ne-demek/


Zerdüşt dinindeki cennet cehennem hakkındaki bilgi.

Zerdüşt dinindeki cennet cehennem hakkındaki geniş bilgi, Samuel Noah Kramer, Mythologies of Ancient World'de(America, 1961, s.358-360) bulunuyor. Buraya göre, ölünün ruhu üç gün durduktan sonra korkunç Sinvat Köprüsü'nden (Sırat) geçiyor.Adam dünyada iyi işler yapmışsa güzel bir kız onu karşılıyor. İlk adımda cennetin iyi düşüncesine, ikinci adımda iyi sözüne, üçüncüde iyi olaylarına, dördüncüde parlak sonsuz bir ışığa girer. Eğer insan iyi değilse, cesedi bırakmayan ruhu, bir cin Sırat Köprüsü'nden geçirir. Onu fena bir kadın alır; fena söz, fena düşünce, fena olaylardan geçerek fena cinlerle karşılaşır. Diğer bir anlatıya göre de ölüler canlanıp ruhlarıyla birleşiyorlar. Hepsi, içinde kurşun kaynayan bir kazana atılıyor. İyi olanlara bu ılık süt gibi geliyor. Üç gün sonra hepsi oradan çıkarılıyor. Ölümsüzlük içkisi venliyor ve ölümsüz oluyorlar. 

http://www.enfal.de/dinlertarihi/dinler%20tarihi/dinler2/Sumer%20Dini/1.htm