30 Kasım 2019 Cumartesi

ANİMİZM NEDİR?


ANİMİZM NEDİR?

İnsan dışı varlıklarda da ruh bulunduğu görüşü; canlıcılık.

Animizm ya da Canlandırmacılık, Felsefede her nesnenin bir ruhi varlık veya ruh tarafından yönetildiğini kabul eden sistem. Psikolojik olaylarda olduğu gibi hayatla ilgili olayları da düşünen bir ruhun yönettiğine inanan sistem (Stahl doktrini). Stahl’ın animizmi hem mekanizme hem de vitalizme karşıdır; mekanizm, hayat ol
aylarını yalnız fizik-kimya olgularından ibaret sayar; vitalizm ise hayat olaylarını yarı maddi yarı manevi olan, hem fizik-kimya olaylarından hem de düşünen ruhtan ayrı bir hayat ilkesiyle açıklar. Şuur ve bitkisel hayat gibi iki ayrı ilkeyi varsayan vitalistlerin çifte dinamizminin (düodinamizm) aksine animistler hem hayatla ilgili olayları hem de psikolojik olayları tek bir sebebe, düşünen veya “akıllı” bir ruha bağlarlar. Animizm özellikle Afrika ülkelerinde (Kenya, Kongo, Benin, Botswana, Madagaskar, Guinee Bissau …) yaygın olarak benimsenmektedir.


İnsan, teolojik hale fetişizm ile başlamış, buna iyi ve kötü ruhları sokmuştur. Sonra çoktanrıcılığa geçmiş daha az ama daha kudretli ruhları işin içine katmıştır. Ardından bu tanrıları tek bir tanrıda birleştirerek tektanrıcılığa geçmiştir.

İlkel insana göre ruh, bedene veya bedenin belli parçalarına bağlıdır. Can, insanın dışına çıkabilir ama bu halde bile bedeni yönetir. Can (dış can) çalınabilir, yenebilir, geri getirilebilir, bazen yamanabilir, onarılabilir ya da yerine başkası konabilir.


Kişilik üstülük, sadece bedende değil onun attığı salgılar, saç, tırnak, sperm, idrar gibi bütün atıklarında da bulunur. Onun için bu atıkların kötü niyetli bir başkasının eline geçmemesi için herkes bunları saklar. Hatta bazen buna ayak izi bile eklenir.

Kişinin gölgesi, sudaki aksi ve resmi, kişiliğine dahil nesnelerdir. Bu nedenle hemen tüm ilkel toplumlarda insanlar, resimlerinin yapılmasına karşı çıkarlar. Hatta insanın ismi bile bu listeye dahil olabilir. Bazen giysi de kişiliğe ait sayılır.

Hayatın özü olan can, bedeni terkedince, insan ölür. Bununla beraber ruhun bedende kaldığına ve yaşayanlardan öç alabileceğine inanıldığından, cesede büyük saygı ve özen gösterilir. Ölüler, bu alemin tam tersi bir alemde yaşamaktadırlar. Buradaki her şeyin tersi, ölüler aleminde geçerlidir.


Ölülerin öbür alem de yaşadığına inanılır. Bu düşünce, hemen hemen evrenseldir. Yine bunun gibi evrensel olan bir başka düşünce ise ölülerin de öldüğüdür. Onlar için geçerli bir sonsuz hayat yoktur.

Animizmin başlangıcı, ruhun öldükten sonra var olduğu düşüncesidir. Böylece ruh, insanların etrafında dolaşan, onlara müdahale eden doğaüstü bir hal alır. O zaman bu ruha adaklar adamak, dualar etmek, kurbanlar kesmek eylemleri başlar ki bunlar dinin temel öğelerindendir.

Zamanla sadece insanın değil, hayvanların ve bitkilerin de ruhları olduğuna, bunların da insanları iyi-kötü yolda etkilediğine inanılarak, bunlara da tapılmaya başlanmıştır. Böylece, önce atalarının ruhlarına tapan insanlar, daha sonra doğaya tapmaya başlamışlardır. Her nesnede ruh olduğuna inanılmasıyla, insanlarda canlı-cansız ayrımı kalkar.


Bu dinin mistik yanını Levy-Bruhl şöyle anlatıyor: "İlkel zihniyetin müşterek tezahürlerinde nesneler, varlıklar, olaylar, bizim için anlaşılmaz bir şekilde hem kendileri, hem kendilerinden başka şey olabilirler. Yine aynı anlaşılmaz şekilde bir takım kuvvetler, meziyetler, mistik hareketler neşreder veya alırlar ki bunlar oldukları yerde kalmaya devam etmekle beraber, kendilerini yine de bulundukları yerin dışında hissettirirler."


Maddi alemin dışında, manâ alemi düşüncesini geliştirmişlerdir ki mistik yan budur. Bu insanların ibadetlerinin amacı; manâ ile temasa hazırlıksız oldukları zaman, kendilerini ondan korumak ya da hazır oldukları zaman manânın daha fazlasını benliklerinde tutmaktır.

Rahip, manâya tamamen sahip olan kişidir ve bunu istediği gibi kullanabilir. Tapınak ise manânın büyük miktarda toplandığı yerdir.
Mistik kuvvetler, doğada da vardır ve insan bunlara hakim olabilir: Bir takım sözler söyleyip, danslar edip, değişik karışımlar oluşturarak ya da bazı ufak heykelcikler yaparak. İşte büyü buradan doğmuştur.

Salomon Reinach'a göre büyü, Animizm'in tekniği ve stratejisidir. Bazı nesnelerde büyülü bir kuvvet vardır; felaketi kovar ve mutluluk getirirler. Büyünün iyi tarafı (rahipler yapar) ve kötü tarafı vardır (büyücüler yapar).

Bu inanışşa göre, resmin, heykelin, dansın, müziğin, bütün güzel sanatların ana kaynağı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Animizm'dir.


Avustralya yerlilerine göre ruhun bir parçası olan son nefes çıkıp insan öldüğü zaman ruh tamamen bedeni terk etmiş olmaz. Son nefesin çıkmasıyla ruhu bedene bağlayan bağ kopmamış gevşemiştir. Bu sebeple son nefesle bedenden ayrılan " ruh, yine ölünün yanında kalmaktadır. Bunun için bu ruhu kati bir suretle, ölüden uzaklaştırma amacıyla birtakım özel ayinler yapılmakta, bazı işaretler ve belli hareketlerle bu ruh bedenden uzaklaşmaya davet ve teşvik edilmektedir. Hatta kolayca uçabilmesi için yollar ve çıkışlar hazırlanmaktadır.


Bunlara göre ruhun bedenden kesin bir şekilde ayrılması, esaslı bir değişim ile mümkündür. Bu değişiklikle birlikte ruh başka bir isim almaktadır: "Arunta" ve "Loritja" kabilelerinin yaşayan insanın ruhuna "Guruna" ismini verdikleri halde, öldükten sonra bu ruhu "İfan" ismiyle andıkları haber verilmektedir. Çünkü ruh, ait olduğu kişinin güzel ve çirkin huyları, seçkin vasıfları ile donanmış olmakla birlikte, (bedeni) terk ettikten sonra yeni bir varlık olmuş, kendisi için yeni bir hayat başlamıştır. Ruhlar alemine gidebilmesi için, bu şekilde bir değişime ihtiyacı vardır. Ölümden sonra ruhların çekildikleri bu alem, değişik kabileler tarafından çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Hatta aynı kabile arasında, değişik yaklaşımlar görüldüğü haber verilmektedir. Bazı kabilelere göre ruhlar alemi yerin altındadır. Her klanın kurucusu olan ataları öldükten sonra bu aleme giderek kendileri için ayrı ayrı bölgeler ayırmışlardır. Bundan dolayı yeryüzünde totem sahibi her grubun ruhlar aleminde de özel bir yeri vardır. Diğer bazı kabilelerin inançlarına göre ölü ruhlar, denizlerin ötesinde bir ada veya göl kenarında meskundur. Bazıları ise ruhlar alemini gökyüzünde, bulutların ötesinde tahayyül etmektedirler.


"Tylor"a göre ilkel kavimlerde görülen atalar kültürü putlara tapma "fetişizm"; sihirbazlık, cincilik, fal bakma... gibi şeylerin tümü de, "animizm"den doğmuştur. İlkel kavimler, hürmete lâyık olarak gördükleri baba ve atalarının ruhlarını, tabii ruhlar olarak kabul ettiklerinden, onların gerektiğinde kendilerine yardım edeceklerini düşünmüşler ve yardımlarına lâyık olabilmek için onlara ibadet edecek kadar ileri gitmişlerdir…

http://animizm.nedir.net.tr/

http://mukadderyalniz.blogspot.com/p/animizm.html

TOTEMİZİM


TOTEMİZİM

Totem, bazı ilkel klan ve kabilelerden, onların atası sayılan hayvan veya bitkiye verilen isimdir. Bu totemleri kutsal sayan dini/felsefi görüşe ise Totemizm denmektedir. Bu sözcük kabile dilinde nişan veya âlamet anlamına gelir. Ayrıca totem Panama, Brezilya ve Orta Afrika da kullanılan bir kısaltmadır.

Totemizm klan dinidir. Émile Durkheim’e göre ise Totemizm ilkel bir dindir. Totemizm, dünyanın birçok ülkesinde Kuzey Amerika ve Avustralya’da görülür. İnançlarına göre totem olan hayvana ne zarar verebilir, ne de öldürebilir. Totem de buna karşılık insanı korur. Avustralya’da totem olan hayvan için yıllık törenler yapılır. Bu törenlerde o hayvanın çoğalmasını kolaylaştırma amacı güdülür. Totem olan hayvanın etini yemek yasak olduğu halde, bu törenlerde bu yasak uygulanmaz. Bazı araştırmacılar Eski Mısır, Yunan, İtalyan ve Galya halkının dinlerinde de totemizm izlerinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Birçok yerde klan fertlerinin, totemlerine benzemek için totemlerinin resmini vücütlarına nakşederek merasimlerde totemin derisini giydikleri de görülmüştür. Konuya diğer bir açıdan bakılırsa totemin tabu olduğu görülür. Totem olan hayvanı öldürmek yasak olduğu gibi, totem olan ağacın gövdesinde oturmak hatta odununu kırmak da yasaktır. Bazı dinler tarihi araştırmacılarına göre Animizm’den doğmuştur. Halk edebiyatında, masallarda ve Tevrat’taki hayvanların konuşması ile İncillerde güvercine önemli bir yer verilmesini Totemizm kalıntısı olarak sayanlar da vardır.


Bazı Tenkitleri
  •     Totemizm, zannedildiği gibi hayvana tapmaktan ibaret değildir. Klan üyeleri de totemler kadar mukaddestir.
  •     Totemizm, Naturizm ve Animizm‘e göre daha gelişmiş bir sistem olamamakla beraber iptidai insanların dini inanışlarını açıklamak için ortaya atılmış bir teoriden başka bir şey değildir.
  •     Totemizm, metafizik idealinden mahrumdur.
  •     Totemizm’in insanlığın iptidai dini olduğu görüşünü idda eden E. Durkheim’e birçok sosyolog itiraz etmiştir. İtiraz edenlerin başında P.W. Schimidt gelmektedir.
http://totemizm.nedir.net.tr/

TENGRİCİLİK VE ŞAMANİZM-VİDEO




ŞAMAN-KAM BÜYÜCÜLERİ



TENGRİCİLİK VE ŞAMANİZM

Tengricilik ya da Gök Tanrı inancı, Türk ve Moğol halklarında, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki yaygın inancıdır. Tengri'ye ibâdet etmenin yanında Animizm, Totemlik bu inancın ana hatlarını oluşturmaktadır. Tengri, bugünkü Türkçedeki Tanrı kelimesinin eski söyleniş şeklidir.


Kök Tengri (Gök Tanrı) İnancı Nedir? 



Türklerin İslâm Öncesi dönemde de bir inanış olan Kök Tengri inancına mensup oldukları bilinmektedir. Bazı tarihçiler Kök Tengri inancıyla Şamanizmi aynı inanç sistemi olarak görürler. Özellikle totemizm benzeri bazı uygulamaların Kök Tengri inancında da var olması belki de bu anlayışın bir sonucu olmuştur.
Bu inancın kökenleri Hun Türkleri’ne kadar dayanmaktadır. Öyle ki bu inanca göre, herşeyi görüp gözeten, bilip işleyen ve mekânı gökler olarak tanımlanan bir Tanrı olduğuna inanılmış ve Türk Hakanları’nın da bu Tanrı tarafından yetkilendirildiği düşünülmüştür. Türk Tarihi’nde Kut Anlayışı denilen bu inanç, bir anlamda “Tanrı’nın Onadığı” anlamına gelmektedir.
Göktanrı İnancında tabiatla iç içe yaşayan Türkler,tabiattaki bazı şeylere de kutsiyet atfetmişler bunları Tanrı olarak nitelemişlerdir. Örneğin güneş figürü, Türk Kültürü’nde çok önemli.Bahar dönemi kutsal bir havayla geçirilir. Bozkurt figürü Tanrısallığı çağrıştırdığı için bunlar birer puta dönüştürülmüştür.
Eski Türkler’de kutsallık “ıduk” kavramıyla ifade edilmiş ve özellikle birer tabiat unsuru olan sular ve dağlar ıduk sayılmıştır. Öyle ki her boyun bir kutsal dağı olmuş ve bu dağ adeta Tanrı’nın bu boya hediyesi gibi görülüp bu boy için ıduk olarak kabul edilmiştir.
Eski Türkler, Tanrı tarafından gönderilen dişi kurdun soyundan türediklerine (Bozkurt Efsanesi) inanmışlardır ki, bu da bir nevi mitolojik ıduk sayılır.

Tengriciliğin İnanç Esasları


Bu inanç sisteminde insanların dünyadaki yaşamlarına göre ahirette yer tutacaklarına inanılmış, Tanrı adına kurbanlar (daha çok atlar) kesilmiş, haşre olan inançtan ötürü ölüler eşyalarıyla birlikte gömülmüş ve ölen kişilerin ruhları rahatsız edilmesin diye adeta mezarların üzerine titrenilmiştir.
Orhun Abideleri’nde rastlanan Tengri lafzı, Köktürkler’den önce de sonra da kullanılmıştır. Öyle ki Büyük Hun Hakanı Mete Han bile Tanrıkut ismini kullanarak, bir anlamda Göktanrı tarafından yetkilendirildiğini belirtmek istemiştir.
Bu inanca göre ruh (tin) ölümsüzdür. Ölenlerin iyilerinin uçmak'a (cennet kavramının karşılığı) gideceğine inanılırken, kötülerin tamu'ya (cehennem kavramının karşılığı) yedi kat yerin dibine gideceği dile getirilmiş ve tabiata saygılı olunduğu ve töreye uyulduğu sürece Tanrı’nın kendilerinden razı olacağına inanılmıştır.
Dahası, Göktanrı’ya kurban sunulurken, her boy kendisi için kutsal sayılan dağda bu kurban törenini gerçekleştirmiş ve kesilen kurban ya iyilik meleği “Bay Ülgen” ya da kötü ruhların sembolü “Erlik Han” adına kesilmiştir.
Bunların dışında Türk inanç sisteminde Atalar Kültü denilen ölen ataların ruhlarına saygı ve bu ruhların o toplumu koruduğu inancı da egemen olmuştur. Ayrıca doğayla içiçe yaşamanın bir sonucu olarak Şamanizm inancı da yaygın olarak var olmuş, şaman ya da kam denilen din adamlarının tabiatın ruhuyla trans kurduklarına da inanılmıştır.

Tengricilikte Gök Tanrısı ve yer tanrıçası olan tabiat ana vardır. Yani iki tane büyük tanrı. Bu durumda tengriciler müşrik oluyorlar. Ayrıca tanrı,ilah, Allah gökte değil her yerde hazır ve nazırdır. Allah yerden zamandan münezzehtir. Rus Kozmonot Yuri Gagarin uzaya çıktığında ilk sözü şu olmuştur. "Burda gökte tanrıyı göremedim.Demekki tanrı yok" demiştir. Ayrıca şamanizmde büyücü şaman din adamları vardır. Bunlar çeşitli büyüler yaparak kötü ruhları(cinleri) uzaklaştırırlar.

Kırgız Gök tanrı duasında Şamanist dua ederken "yer anam umar korusun" diyor. Yani yer tanrıçası tabiat ana bizi korusun diyor. Tengriciler ve şamanistler açıkça tek tanrıya değil çift tanrıya inanan müşriklerdir. 


Yer tanrıçasına toprak ana Ötüken'de deniliyor.

Kırgız Gök tanrı duası